Arkadaslar merhaba. Hemen başlıyorum icimden gecenleri aktarmaya. Ben sevdim bu bloglama isini yahu:) Sanki bir hazine bulmus gibiyim. Berceste sayesinde basladım denilebilir bloglamaya. Simdi ise bırakmak istemiyorum.
Simdi bol süt tozu iceren 5 sekerli kocaman bir fincan nescafemle birlikte ofisteyiz:) Karnım acıktı ve ben sabahtan beri bir sey yemedim sadece bir dilim börek yedim saat oldu yedi bucuk. Sanırım nescafe tok tuttu. Tadı da nefis ya:)
Neyse ben biraz edebi seyler paylasmak istiyorum; özellikle siir.
İlk siirimiz Kız Kulesi'nin sevgilisi Sunay Akın'dan.
Çocuğunu asma köprüde sallayan 
bir annedir İstanbul 
ki onun 
içi süt dolu 
biberonudur Kız Kulesi 
soğusun diye suya tutulan 
İkincisi İbrahim Tenekeci'den
işte yine günün belini kırıyor akşam
ve sen kırlara benzersin günün bu saati
çıkarmamışsan çiçekli elbiseni.
I
hatırla ve sıkı tut:
korkardın küçükken
serçe parmağın uçacak diye elinden.
diğer çocuklara benzerdim bense
benzemesi gibi, bir çinlinin diğerine.
Üçüncüsü Akif Kurtuluş'tan
dünyaya biraz daha sokulmak için sahile indim 
beşerli üç poşet sudakaydırmataşı aldım bir çingeneden 
narindim fırlatırken, yas tuttum suya gömülen her taşa 
kiralık bir sesle ağladım, bir balıkçı susuyorum sandı 
Sonuncusu da benden.
Adımın verildiği bir sokağa
Yanlıslıkla girmis gibiyim.
Sağımda kaydırak ve salıncak
Solumda mezarlık selvisi...
Şairlere saygı icin siirlerin bir kısmını yazdım.
Muhabbetle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder